Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

eline geçmek

  • 1 übergehen

    über|gehen
    1. irr vi sein
    1) ( Besitzer wechseln) geçmek ( auf -e), intikal etmek ( auf -e);
    in die Hände des Staates \übergehen devlet eline geçmek
    2) ( bei einer Tätigkeit) geçmek (zu -e);
    zum Angriff \übergehen saldırıya geçmek
    3) ( sich verwandeln) dönüşmek (in -e);
    die Farben gehen ineinander über renkler birbirinin içine geçiyor
    2. irr vt
    1) ( nicht wahrnehmen) es geçmek, boş vermek, önemsememek;
    sie überging ihn ona yüz vermedi
    2) ( überspringen) atlamak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > übergehen

  • 2 gelangen

    gelangen v/i <gelangt, sn>: gelangen an, in (A) oder nach -e ulaşmak, -e varmak;
    zu etwas gelangen -e erişmek, -i elde etmek;
    in den Besitz gelangen von (oder G) -in mülkiyetine geçmek;
    in jemandes Hände gelangen b-nin eline geçmek

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > gelangen

  • 3 Hand

    Hand f <Hand; Hände> el;
    jemandes rechte Hand b-nin sağ kolu;
    (mit) Hand anlegen b-ne bir el vermek, b-ne yardım etmek;
    sich (D) die Hand geben tokalaşmak;
    jemandem freie Hand lassen b-ne (çok, tam usw) yetki vermek;
    jemandem die Hand schütteln b-nin elini sıkmak;
    Hand in Hand gehen (mit) birbirinden ayrıl(a)mamak;
    an die Hand nehmen ele almak;
    aus der Hand legen vazgeçmek, elden çıkarmak;
    aus erster (zweiter) Hand ilk (ikinci) elden;
    eine Hand voll bir avuç (dolusu);
    jemandem in die Hände fallen b-nin eline geçmek;
    es liegt in seiner Hand bu (iş) onun elinde;
    unter der Hand el altından;
    von, mit der Hand el ile;
    von der Hand in den Mund leben eliyle getirmek, ağzıyla götürmek;
    von der Hand weisen inkâr etmek;
    zu Händen (von) iş mektubunun adres kısmında mektubun yöneldiği kişi;
    zur Hand elde;
    Hände hoch! eller yukarı! Hände weg! çek elini!

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Hand

  • 4 stand a chance

    eline fırsat geçmek, şansı olmak

    English-Turkish dictionary > stand a chance

  • 5 stand a chance

    eline fırsat geçmek, şansı olmak

    English-Turkish dictionary > stand a chance

  • 6 переходить

    несов.; сов. - перейти́
    1) врз geçmek; aşmak

    переходи́ть через мост — köprüyü geçmek

    переходи́ть у́лицу — (caddeyi / sokağı) karşıdan karşıya geçmek

    перейти́ в пя́тый класс — beşinci sınıfa geçmek

    переходи́ть по насле́дству — miras yoluyla geçmek / intikal etmek

    перейти́ к друго́й те́ме — başka konuya geçmek

    перейти́ в ата́ку — hücuma geçmek

    власть перешла́ к трудя́щимся — iktidar emekçilerin eline geçti

    переходи́ть из рук в ру́ки — elden ele geçmek / dolaşmak, el değiştirmek

    им не дало́сь перейти́ го́ру — dağı aşamadılar

    здесь ре́ку вброд не перейдёшь — burada nehir geçit vermiyor

    ого́нь перешёл на сосе́днее строе́ние — ateş bitişik yapıya yayıldı / sirayet etti

    перейти́ на но́вую кварти́ру — yeni daireye geçmek

    перейти́ на сто́рону проти́вника — düşman yanına geçmek, düşmana kaçmak

    2) (во что-л. иное) dönüşmek, dönmek; halini almak

    дождь перешёл в ли́вень — yağmur sağanağa çevirdi

    дру́жба перешла́ в любо́вь — dostluk aşka dönüştü

    доро́га постепе́нно переходи́ла в тропу́ — yol gittikçe daralarak patika halini alıyordu

    Русско-турецкий словарь > переходить

  • 7 рука

    kol
    * * *
    ж
    1) kol, el ( кисть)

    толщино́й с ру́ку (о косе) — bilek kadar / kalınlığında

    взять ребёнка на́ руки — çocuğu kucağına almak

    ходи́ть на рука́х — amuda kalkmış olarak elleri üstünde yürümek

    ру́ки у него́ бы́ли в нару́чниках — bilekleri kelepçeliydi, bileklerinde kelepçe vardı

    ты ему́ ру́ку не согнёшь (меряясь силами)bileğini bükemezsin

    не тро́гай рука́ми! — el sürme! elleme!

    2) ( сторона) kol, sıra

    э́тот дом по пра́вую ру́ку — bu ev sağ sıradadır

    по пра́вую ру́ку от чего-л.bir şeyin sağında

    3) ( почерк) el yazısı

    письмо́ напи́сано его́ руко́й — mektup (kendi) el yazısı ile yazılıdır

    ••

    рука́ правосу́дия — adaletin pençesi

    быть в чьих-л. рука́х (находиться в полном подчинении) birinin avucunun içinde olmak

    быть кому-л. на́ руку — birinin işine yaramak, birinin ekmeğine yağ sürmek

    вы́расти на рука́х у кого-л. birinin avucunda büyümek

    у него́ на рука́х больша́я семья́ — kalabalık bir aileyi geçindiriyor

    она́ оста́лась с пятиме́сячным ребёнком на рука́х — kucağında beş aylık yavrusuyla kaldı

    он вы́брал себе́ са́блю по руке́ — bileğine uygun bir kılıç seçti

    попади́сь он мне в ру́ки,... — elime geçse... / düşse...

    он собра́л всё, что попа́лось по́д руку — eline ne geçtiyse topladı

    переходи́ть из рук в ру́ки — elden ele dolaşmak / geçmek

    она́ мастери́ца на все ру́ки — kadının on parmağında on marifet var

    держа́ть что-л. под руко́й — el altında bulundurmak

    быть (всегда́) под рукой у кого-л.birinin elinin altında olmak

    ру́ки вверх! — eller yukarı!

    ру́ки прочь от кого-чего-л.! — elini(zi) birinden, bir şeyden çek(in)!

    рука́ о́б руку — el ele verip

    мы рабо́таем рука́ о́б руку — el ele çalışıyoruz

    они́ вы́шли и́з дому по́д руку — evden kolkola çıktılar

    взять кого-л. по́д руку — birinin koluna girmek

    взять кого-л. по́д руки — birinin iki koluna girmek

    больно́го привели́ по́д руки — hasta iki kişinin kolunda geldi

    у него́ там есть своя́ рука́ — orada dayısı var

    из пе́рвых рук — ilk elden

    из вторы́х рук — ikinci elden

    ско́лько ты получа́ешь на́ руки? — senin eline ne geçiyor?

    он пришёл проси́ть у отца́ руки его́ до́чери — kızı babasından istemeye geldi

    у меня́ до э́того ру́ки не дохо́дят — buna elim değmiyor

    у меня́ рука́ не поднима́ется на тако́е де́ло — bu işe elim varmıyor

    туда́ руко́й пода́ть — orası dört adımlık bir yer

    протяну́ть ру́ку дру́жбы кому-л.dostluk elini uzatmak

    пода́ть / протяну́ть ру́ку по́мощи кому-л.yardım elini uzatmak

    в э́том де́ле есть и его рука́ — bu işte onun da parmağı / eli vardır

    он не подни́мет ру́ку на же́нщину — kadına el kaldırmaz o

    как мо́жет подня́ться рука́ на ребёнка? — çocuğa nasıl el kalkar?

    статья́ напи́сана от руки́ — yazı elle yazılmıştır

    прибра́ть к рука́м — кого-л. avucunun içine almak; что-л. üstüne oturmak, iç etmek

    быть у кого-л. пра́вой руко́й — birinin sağ kolu olmak

    взять что-л. в свои́ ру́ки — kendi eline almak

    взять полити́ческую власть в свои́ ру́ки — siyasal iktidarı eline geçirmek

    держа́ть себя́ в рука́х — kendine sahip olmak

    возьми́ себя́ в ру́ки! — kendine hakim ol

    сосредото́читься в одни́х рука́х — tek elde toplanmak

    через его́ ру́ки прошли́ со́тни докуме́нтов — onun elinden yüzlerce belge geçti

    Русско-турецкий словарь > рука

  • 8 bekommen

    bekommen*
    irr
    I vt haben
    1) was \bekommen Sie ( dafür) ? ( im Laden) ne kadar tuttu?, borcum(uz) ne (kadar) ?;
    eine Chance \bekommen eline fırsat geçmek;
    sie bekommt 20 Euro ( für) die Stunde saatine 20 euro alır;
    jdn dazu \bekommen, etw zu tun birine bir şey yaptırtmak;
    Flecken \bekommen lekelenmek;
    etw zu essen \bekommen yiyecek bir şey bulmak;
    es mit jdm zu tun \bekommen biriyle başı derde girmek;
    eine Ohrfeige \bekommen bir tokat yemek;
    er bekam ein Jahr Gefängnis bir yıl hapis yedi;
    ich habe es geschenkt \bekommen o bana hediye edildi
    2) ( Zug) yetişmek (-e);
    wenn ich ihn zu fassen bekomme onu bir yakalarsam, onu bir elime geçirirsem
    3) ( Krankheit) olmak;
    Appetit \bekommen iştahı açılmak;
    Zähne \bekommen diş çıkarmak, dişleri çıkmak;
    ein Kind \bekommen bir çocuğu olmak;
    graue Haare \bekommen saçları kırlaşmak;
    eine Glatze \bekommen dazlaklaşmak;
    Hunger/Angst \bekommen acıkmak/korkmak;
    wir \bekommen anderes Wetter hava değişiyor;
    wir \bekommen bald Regen birazdan yağmur yağacak;
    er bekam Lust, schwimmen zu gehen canı yüzmeye gitmek istedi
    II vi
    1) ( bedient werden) servis yapılmak
    jdm gut \bekommen birine yaramak [o iyi gelmek];
    jdm schlecht \bekommen birine dokunmak;
    wohl bekomm's! yarasın!, afiyet olsun!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > bekommen

  • 9 Chance

    Chance <-n> ['ʃã:s(ə) ] f
    1) ( Gelegenheit) fırsat (zu için), şans (zu için);
    eine \Chance bekommen eline fırsat geçmek;
    eine \Chance wahrnehmen bir fırsattan istifade etmek;
    ich gebe dir noch eine letzte \Chance sana son bir fırsat daha veriyorum, sana son bir şans daha tanıyorum
    2) ( Aussicht) şans (auf/zu -); ( Möglichkeit) şans (auf/zu -);
    \Chancen auf einen Gewinn kâr şansı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Chance

  • 10 percevoir

    Dictionnaire Français-Turc > percevoir

См. также в других словарях:

  • eline geçmek — 1) kazanmak, edinmek, elde etmek Evi sattım, elime bin iki yüz lira kadar bir şey geçti. Ö. Seyfettin 2) rastlamak, bulmak Eline geçen her kitabı okur. 3) yakalamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ipi (birinin) eline geçmek — yönetimi başkasının eline geçmek, kontrolü başkasının elinde bulunmak İpleri Topal Osman ın eline geçince bir uysallaşır, bir uysallaşır kâfir! R. Enis …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eline fırsat geçmek — imkân bulmak Hazır fırsat geçmiş eline, hiç öyle mi konuşulur? …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • olmuş armut gibi eline düşmek — emeksiz ve zahmetsizce eline geçmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ip — is. 1) İplik Tavandan ip yumakları, urganlar, gemici fenerleri sarkardı. N. Cumalı 2) mec. Asarak öldürme cezası Birleşik Sözler ip cambazı ip iskelesi ip merdiven ip torba ipucu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çoluk çocuk elinde kalmak — deneyimsiz, çok genç kişilerin eline geçmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eli para görmek — eline para geçmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»