-
1 übergehen
über|gehenin die Hände des Staates \übergehen devlet eline geçmek2) ( bei einer Tätigkeit) geçmek (zu -e);zum Angriff \übergehen saldırıya geçmek3) ( sich verwandeln) dönüşmek (in -e);die Farben gehen ineinander über renkler birbirinin içine geçiyor1) ( nicht wahrnehmen) es geçmek, boş vermek, önemsememek;sie überging ihn ona yüz vermedi2) ( überspringen) atlamak -
2 gelangen
zu etwas gelangen bş-e erişmek, bş-i elde etmek;in den Besitz gelangen von (oder G) -in mülkiyetine geçmek;in jemandes Hände gelangen b-nin eline geçmek -
3 Hand
Hand f <Hand; Hände> el;jemandes rechte Hand b-nin sağ kolu;(mit) Hand anlegen b-ne bir el vermek, b-ne yardım etmek;sich (D) die Hand geben tokalaşmak;jemandem freie Hand lassen b-ne (çok, tam usw) yetki vermek;jemandem die Hand schütteln b-nin elini sıkmak;Hand in Hand gehen (mit) birbirinden ayrıl(a)mamak;an die Hand nehmen ele almak;aus der Hand legen vazgeçmek, elden çıkarmak;aus erster (zweiter) Hand ilk (ikinci) elden;eine Hand voll bir avuç (dolusu);jemandem in die Hände fallen b-nin eline geçmek;es liegt in seiner Hand bu (iş) onun elinde;unter der Hand el altından;von, mit der Hand el ile;von der Hand in den Mund leben eliyle getirmek, ağzıyla götürmek;von der Hand weisen inkâr etmek;zu Händen (von) iş mektubunun adres kısmında mektubun yöneldiği kişi;zur Hand elde;Hände hoch! eller yukarı! Hände weg! çek elini! -
4 stand a chance
eline fırsat geçmek, şansı olmak -
5 stand a chance
eline fırsat geçmek, şansı olmak -
6 переходить
несов.; сов. - перейти́1) врз geçmek; aşmakпереходи́ть через мост — köprüyü geçmek
переходи́ть у́лицу — (caddeyi / sokağı) karşıdan karşıya geçmek
перейти́ в пя́тый класс — beşinci sınıfa geçmek
переходи́ть по насле́дству — miras yoluyla geçmek / intikal etmek
перейти́ к друго́й те́ме — başka konuya geçmek
перейти́ в ата́ку — hücuma geçmek
власть перешла́ к трудя́щимся — iktidar emekçilerin eline geçti
переходи́ть из рук в ру́ки — elden ele geçmek / dolaşmak, el değiştirmek
им не дало́сь перейти́ го́ру — dağı aşamadılar
здесь ре́ку вброд не перейдёшь — burada nehir geçit vermiyor
ого́нь перешёл на сосе́днее строе́ние — ateş bitişik yapıya yayıldı / sirayet etti
перейти́ на но́вую кварти́ру — yeni daireye geçmek
перейти́ на сто́рону проти́вника — düşman yanına geçmek, düşmana kaçmak
2) (во что-л. иное) dönüşmek, dönmek; halini almakдождь перешёл в ли́вень — yağmur sağanağa çevirdi
дру́жба перешла́ в любо́вь — dostluk aşka dönüştü
доро́га постепе́нно переходи́ла в тропу́ — yol gittikçe daralarak patika halini alıyordu
-
7 рука
kol* * *ж1) kol, el ( кисть)толщино́й с ру́ку (о косе) — bilek kadar / kalınlığında
взять ребёнка на́ руки — çocuğu kucağına almak
ходи́ть на рука́х — amuda kalkmış olarak elleri üstünde yürümek
ру́ки у него́ бы́ли в нару́чниках — bilekleri kelepçeliydi, bileklerinde kelepçe vardı
ты ему́ ру́ку не согнёшь (меряясь силами) — bileğini bükemezsin
не тро́гай рука́ми! — el sürme! elleme!
2) ( сторона) kol, sıraэ́тот дом по пра́вую ру́ку — bu ev sağ sıradadır
по пра́вую ру́ку от чего-л. — bir şeyin sağında
3) ( почерк) el yazısıписьмо́ напи́сано его́ руко́й — mektup (kendi) el yazısı ile yazılıdır
••рука́ правосу́дия — adaletin pençesi
быть в чьих-л. рука́х (находиться в полном подчинении) — birinin avucunun içinde olmak
вы́расти на рука́х у кого-л. — birinin avucunda büyümek
у него́ на рука́х больша́я семья́ — kalabalık bir aileyi geçindiriyor
она́ оста́лась с пятиме́сячным ребёнком на рука́х — kucağında beş aylık yavrusuyla kaldı
он вы́брал себе́ са́блю по руке́ — bileğine uygun bir kılıç seçti
попади́сь он мне в ру́ки,... — elime geçse... / düşse...
он собра́л всё, что попа́лось по́д руку — eline ne geçtiyse topladı
переходи́ть из рук в ру́ки — elden ele dolaşmak / geçmek
она́ мастери́ца на все ру́ки — kadının on parmağında on marifet var
держа́ть что-л. под руко́й — el altında bulundurmak
быть (всегда́) под рукой у кого-л. — birinin elinin altında olmak
ру́ки вверх! — eller yukarı!
ру́ки прочь от кого-чего-л.! — elini(zi) birinden, bir şeyden çek(in)!
рука́ о́б руку — el ele verip
мы рабо́таем рука́ о́б руку — el ele çalışıyoruz
они́ вы́шли и́з дому по́д руку — evden kolkola çıktılar
взять кого-л. по́д руку — birinin koluna girmek
взять кого-л. по́д руки — birinin iki koluna girmek
больно́го привели́ по́д руки — hasta iki kişinin kolunda geldi
у него́ там есть своя́ рука́ — orada dayısı var
из пе́рвых рук — ilk elden
из вторы́х рук — ikinci elden
ско́лько ты получа́ешь на́ руки? — senin eline ne geçiyor?
он пришёл проси́ть у отца́ руки его́ до́чери — kızı babasından istemeye geldi
у меня́ до э́того ру́ки не дохо́дят — buna elim değmiyor
у меня́ рука́ не поднима́ется на тако́е де́ло — bu işe elim varmıyor
туда́ руко́й пода́ть — orası dört adımlık bir yer
протяну́ть ру́ку дру́жбы кому-л. — dostluk elini uzatmak
пода́ть / протяну́ть ру́ку по́мощи кому-л. — yardım elini uzatmak
в э́том де́ле есть и его рука́ — bu işte onun da parmağı / eli vardır
он не подни́мет ру́ку на же́нщину — kadına el kaldırmaz o
как мо́жет подня́ться рука́ на ребёнка? — çocuğa nasıl el kalkar?
статья́ напи́сана от руки́ — yazı elle yazılmıştır
прибра́ть к рука́м — кого-л. avucunun içine almak; что-л. üstüne oturmak, iç etmek
быть у кого-л. пра́вой руко́й — birinin sağ kolu olmak
взять что-л. в свои́ ру́ки — kendi eline almak
взять полити́ческую власть в свои́ ру́ки — siyasal iktidarı eline geçirmek
держа́ть себя́ в рука́х — kendine sahip olmak
возьми́ себя́ в ру́ки! — kendine hakim ol
сосредото́читься в одни́х рука́х — tek elde toplanmak
через его́ ру́ки прошли́ со́тни докуме́нтов — onun elinden yüzlerce belge geçti
-
8 bekommen
bekommen*eine Chance \bekommen eline fırsat geçmek;jdn dazu \bekommen, etw zu tun birine bir şey yaptırtmak;Flecken \bekommen lekelenmek;etw zu essen \bekommen yiyecek bir şey bulmak;es mit jdm zu tun \bekommen biriyle başı derde girmek;eine Ohrfeige \bekommen bir tokat yemek;er bekam ein Jahr Gefängnis bir yıl hapis yedi;ich habe es geschenkt \bekommen o bana hediye edildi2) ( Zug) yetişmek (-e);wenn ich ihn zu fassen bekomme onu bir yakalarsam, onu bir elime geçirirsem3) ( Krankheit) olmak;Appetit \bekommen iştahı açılmak;Zähne \bekommen diş çıkarmak, dişleri çıkmak;ein Kind \bekommen bir çocuğu olmak;graue Haare \bekommen saçları kırlaşmak;eine Glatze \bekommen dazlaklaşmak;Hunger/Angst \bekommen acıkmak/korkmak;wir \bekommen anderes Wetter hava değişiyor;wir \bekommen bald Regen birazdan yağmur yağacak;er bekam Lust, schwimmen zu gehen canı yüzmeye gitmek istediII vi1) ( bedient werden) servis yapılmakjdm gut \bekommen birine yaramak [o iyi gelmek];jdm schlecht \bekommen birine dokunmak;wohl bekomm's! yarasın!, afiyet olsun! -
9 Chance
Chance <-n> ['ʃã:s(ə) ] f1) ( Gelegenheit) fırsat (zu için), şans (zu için);eine \Chance bekommen eline fırsat geçmek;eine \Chance wahrnehmen bir fırsattan istifade etmek;ich gebe dir noch eine letzte \Chance sana son bir fırsat daha veriyorum, sana son bir şans daha tanıyorum\Chancen auf einen Gewinn kâr şansı -
10 percevoir
См. также в других словарях:
eline geçmek — 1) kazanmak, edinmek, elde etmek Evi sattım, elime bin iki yüz lira kadar bir şey geçti. Ö. Seyfettin 2) rastlamak, bulmak Eline geçen her kitabı okur. 3) yakalamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ipi (birinin) eline geçmek — yönetimi başkasının eline geçmek, kontrolü başkasının elinde bulunmak İpleri Topal Osman ın eline geçince bir uysallaşır, bir uysallaşır kâfir! R. Enis … Çağatay Osmanlı Sözlük
eline fırsat geçmek — imkân bulmak Hazır fırsat geçmiş eline, hiç öyle mi konuşulur? … Çağatay Osmanlı Sözlük
olmuş armut gibi eline düşmek — emeksiz ve zahmetsizce eline geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ip — is. 1) İplik Tavandan ip yumakları, urganlar, gemici fenerleri sarkardı. N. Cumalı 2) mec. Asarak öldürme cezası Birleşik Sözler ip cambazı ip iskelesi ip merdiven ip torba ipucu … Çağatay Osmanlı Sözlük
çoluk çocuk elinde kalmak — deneyimsiz, çok genç kişilerin eline geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
eli para görmek — eline para geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük